4 Ocak 2020 Cumartesi

MURADİYE ŞELALESİ

Bend-i Mahi Üzerinde Görkemli Şelale Muradiye Şelalesi, Muradiye ilçe sınırlarında yer alır. Van lmerkezine 80 km uzaklıktadır. Adını Bağdat seferine çıkan Osmanlı Padişahı IV. Murat’tan almıştır. Tendürek Dağı’ndan beslenen Bend-iMahi çayı üzerindedir. Şelalenin yüksekliği 50 metredir.
Her Mevsim Ayrı Manzara bir şelale için çok da yüksek sayılmayan Muradiye, bend-i mahi çayının kuvvetli akış gücünden dolayı görkemli bir manzara sunar. Muradiye Şelale, sadece görüntüsü ile değil çevresini güzelleştiren tabiatıyla da görülmeye değerdir. Her mevsim ayrı bir manzaraya bürünür. bahar aylarında rengârenk çiçekler Muradiye Şelalesi’nin güzelliğine güzellik katar. Kış aylarında ise donan şelale suları buzdan kristallere dönüşür. Doğanın Yaptığı Bir Beste Muradiye Şelalesini dinlemek insana eşsiz duygular yaşatır. Doğanın yaptığı her beste gibi insana huzur verir. Özellikle yaz aylarında giderseniz, şelalenin altına iner inmez doğal bir beste ve müthiş bir serinlik sizi karşılayacaktır. Muradiye Şelalesi kamp yapmak için de ideal bir mekândır.

İKİZ KÜMBETLER

Her ikisi de sekiz sütunla oluşturulmuş, baldeken tarzda inşa edilmiştir. Sekizgen bir kaideye oturan sütunlar sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Üzerleri sivri kemerlere oturan piramidal birer külahla örtülmüştür. Yapıların zeminleri taşa döşeli olup, sanduka yoktur. 1992 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarımları yapılmıştır.Eski Van sur duvarları dışında Kaya Çelebi Camisi'nin güneybatısında Orta Kapı Mezarlığı'nın içe¬risinde yer almaktadır. Kümbetlerden biri 1789 yılında ölen Van Beylerbeyi Teymur Paşa'ya, diğeri 1796 yılında ölen kardeşi Ahmet Paşa'ya aittir.

BEND-İ MAHİ KÖPRÜSÜ

 Köprü, eski Erciş-Tebriz kervan yolu güzergahında, Bend-i Mahi Çayı üzerine kurulmuştur. İnşasına ilişkin kitabesi bulunmamasına rağmen, XIII. yüzyıl sonlarında İlhanlı Hükümdarları tarafından yaptırılmıştır. Çünkü İlhanlılar'ın Aladağ'ı yazlık ikametgah seçmeleri, Tebriz'den buraya geliş gidişlerde kullanmak üzere köprüyü yaptırdıklarını ortaya koymaktadır. Güneybatı kuzeydoğu yönünde kurulmuş olan köprü iki gözlü, yolunun düz olduğu köprüler grubuna girmektedir. Gözler sivri kemerli birer açıklık şeklinde düzenlenmişlerdir. Köprünün kemer ve duvarlarında iki renkli düzgün kesme taş işçiliği görülmektedir. Aralara onarımlar sırasında moloz taş örgülü duvarlar yapılmıştır.Günümüzde ana yoldan ve yerleşim yerinden uzakta kalmıştır.

ŞEYTAN KÖPRÜSÜ

Uçurumun Üstünde Dar Bir Geçit Şeytan Köprüsü, ortalama 15,5 metre uzunluğunda, 3 metre genişliğinde ve yerden 17-18 metre yüksekliğindedir. Kemer yayının batı ucu doğrudan ana kayaya tutturulmuş, doğu ucu ise andezit taşlarla örülmüştür. Mimari Özellikleri:19. yüzyılda inşa edilen köprü, Muradiye ilçesindedir. Bend-i MahiÇayı’nın üzerine kurulmuştur. Doğu- Batı doğrultusunda uzanmaktadır Bend-i Mahi Çayı’nın batısında yer alan köylere geçit vermektedir. Mimari olarak köprü çok dar inşa edildiğinden, insanların sık sık uçurumdan düşmesine sebep olmaktadır. Rivayete göre bir düğün alayının köprüden kanyona düşüp ölmesinden dolayı, bölge halkı arasında “Şeytan Köprüsü” adıyla anılmaya başlanmıştır. Şeytan Köprüsünden Doğayı izlemek Kuzeyden güneye doğru akan Bend-i Mahi Çayı, andezit kanyonun en dar yerini oluşturan köprünün altından tıpkı bir baraj savağından şahlanarak akan çok güçlü bir çağlayan vardır. Ayrıca köprünün üstünden görülen müthiş doğa manzarası bu güçlü akıntıya eşlik etmektedir. Bu yüzden, Muradiye Çaldıran kara yolunun 300 metre batısında bulunan köprü, Muradiye Çağlayanı gibi yerli-yabancı turistlerin ilgi odağıdır. Bend-i Mahi çayının üstünde bir kartal yuvasını andıran Şeytan Köprüsü, sahip olduğu doğal güzelliklerle Van’ın önemli bir tarihi mirasıdır.

GEVAŞ HALİME HATUN KÜMBETİ

Gevaş İlçesi’ndeki Selçuklu Mezarlığı'nın doğu tarafında bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre Melik İzzeddin tarafından 1335 tarihinde, kızı Halime Hatun için yaptırılmıştır. Ustası Ahlatlı Pehlivan oğlu Esed'dir. İki katlı inşa edilmiş kümbetin cenazeliği kare planlı olup, doğudaki kapısına merdivenle inilmektedir. Köşeleri pahlanmış kare kaide üzerine onikigen gövdeli olarak yapılmıştır. Üstten piramidal bir külahla örtülmüş kümbet, düzgün kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Gövdenin kuzeyindeki cepheye taç kapı, diğer üç yöne pencereler açılmıştır. Aralardaki yüzeyleri üçgen nişler hareketlendirmektedir. Tüm cephelerde şeritler halinde ve madalyonlar şeklinde bitkisel, geometrik ve yazılardan oluşan süslemelere yer verilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

VANADOKYA

Van'ın Başkale ilçesine bağlı Yavuzlar köyünde bulunan peri bacaları ile aynı alanda bulunan çok sayıda tünel ve mağara turizme kazandırılmayı bekliyor. İlçe merkezine 33 kilometre uzaklıktaki Yavuzlar köyünde volkanik Yiğit Dağı'nın püskürttüğü kayaçların, yağmur sularının ve rüzgarın aşındırmasıyla ortaya çıkardığı peri bacaları, Nevşehir'in Ürgüp ilçesindeki Kapadokya'yı aratmıyor. Yöre halkı tarafından "Vanadokya" olarak adlandırılan ve her yıl özellikle yaz mevsiminde çok sayıda yerli ve yabancı turisti ağırlayan peri bacaları, son yıllarda yağışların etkisiyle ortaya çıkan, metrelerce uzunluktaki çok sayıda tünel ve mağarayla da dikkatleri çekiyor.

VAN KAHVALTISI

İpek Yolu Üzerinde Bir Lezzet Durağı Van ilinin İpek yolu güzergâhında olması, kahvaltı geleneğinin oluşmasında rol oynamıştır. Van kahvaltı sofrasının öncelikli özelliği yiyeceklerin tamamen doğal ürünlerden oluşmasıdır. Kahvaltı sofrası; hakiki Van balı, yoğurt kaymağı, sütkaymağı, yayık tereyağı, cacık, otlu peynir, örme peynir, beyaz peynir, kavurmalı-sucuklu yumurta, zeytin, murtuğa, kavut, gencirundan meydana gelir. Günümüzde Van’da 60’a yakın Van Kahvaltı Sofrası bulunmaktadır. Semaver Çayı Eşliğinde Doyumsuz Bir Sofra Kahvaltı malzemeleri özel yöntemlerle hazırlanan ve taş fırınlarda pişirilen lavaş ekmeği ve Van çöreği ile sunulur. Van kahvaltısının olmazsa olmazı taze demlenmiş nefis semaver çayıdır. Semaver çayının yanında yöredeki otlarla beslenen keçi ve koyun sütü de tercihler arasındadır. Van’a Has Kahvaltı Kültürü Van kahvaltı salonlarında, pastane ve lokanta ürünleri satılmaz. Hiçbir kahvaltı salonu menüsünde ve işletme şeklinde değişiklik yapmamıştır.

       Kahvaltı salonları genelde Van’ın ara sokaklarında bulunur. Gün ışığı ile açılır ve gün batarken kapanır. Van Kahvaltısında yaz aylarında menüye yoğurt, cacık, piyaz, kış aylarında ise bal-pekmez ve tahin ilave edilir. Van’ın Alamet-i Farikası Van’ın verimli topraklarında yetişen ürünlerin, bir lezzet çeşnisi haline dönüştüğü Van Kahvaltısı, bir alâmetifarika olarak
dünya mutfağındaki özgün yerini almıştır.

OTLU PEYNİR

Özel Bir Lezzet Otlu peynir; tadı, aroması ve üretim kalitesiyle Van’la özdeşleşmiştir. Koyun sütü üretiminin artması ve birçok otun bahar aylarında yetişmesi nedeniyle bahar aylarında üretilir. Otlu peynire 25 değişik ot katılabilmektedir. Bunlardan başlıcaları: Sirmo, mendi, heliz, yabani nane ve kekiktir. Ot ve cacık; peynirin karakteristik yapısını, tadını ve aromasını oluşturmaktadır. Van’a has otlar, peynirin besin değeri artmakta, hazım dercesi yükselmekte ve insan sağlığına zararlı mikroorganizmaları etkisiz hale getirmektedir. Anadolu’nun Sunduğu Nefis Tat Yüksek meralarda beslenen koyunlardan elde edilen süt, yüzyılların birikimi olan çeşitli işlemlerden geçirilerek, Peynirin kıvamı tutturulur. Kıvamı tutturulan peynir, tuzlanarak toprak küplere doldurulur, dolum işleminde peynirin içinde boşluk kalmamasına dikkat edilir. Toprağa gömülen peynirler, 3 ile 7 ay sonra tüketilmeye hazır hale gelir.Otlu peynire katılan sirmo ve kekik gibi otların antimikrobiyal özelliklere sahip oldukları bilim adamlarınca tespit edilmiştir. Sirmo, kekik ve diğer otlarda karoten ve c vitamini yüksek oranda bulunmaktadır. Otlu Peynir, doyurucu özelliği ve sahip olduğu besinsel içerikle adeta organik bir ilaç hükmündedir. C vitamini yönünden dünyanın en zengin peyniri olma özelliğini taşımaktadır.Van yaylalarında yetişen koyunlardan elde edilen sütün, Van’a has otlarla buluşarak meydana gelen otlu peynir, besin değeri ve sahip olduğu lezzetiyle  vazgeçilmez tatlarındandır.

VAN KEDİSİ

Kedilerin En Güzeli Van Kedisi sadece Van Denizi Havzası’nda yaşayan safkan bir kedi türüdür. En önemli özelliği genetik bir bozukluk sonucu oluşan iki farklı göz rengidir. Bazılarının her iki gözü de mavi; bazılarının her iki gözü de kehribar rengindedir. En ilgi çekenleri, bir gözü mavi, bir gözü kehribar rengi olanlardır. Tüyleri kışın artarken; yazın azalır. Tilkikuyruğunu andıran kabarık bir kuyruğa ve beyaz, ipeksi tüylere sahiptir. Van Kedisi; temizlik konusunda diğer kedilere göre daha dikkatlidir. Kavun, karpuz gibi meyveleri, hatta dondurmayı büyük bir iştahla yer. Suyu ve yüzmeyi çok sever. Avcılık içgüdüleri gelişmiştir. Bakımı son derece kolaydır. Hareketlidir, sevilmekten ve oynamaktan hoşlanır. Sahiplerine sadıktır. Yemekten önce patileriyle yemeğin sıcaklığını kontrol edecek kadar zekidir. Birbirleri ile ilişkilerinde dişiler daha uyumludur. Dişilerin çiftleşmede erkeği seçici özellikleri vardır. Bir batında 4 yavru doğurur. Yaşam alanlarında Hâkimiyet sağlar, başka kedilerin kendi yaşam alanına girmesine izin vermez. Van Kedisinin genetik, morfolojik ve fizyolojik özelliklerini korumak amacıyla, Van 100.Yıl Üniversitesi tarafından Van Kedisi Araştırma Merkezi (VKAM) 1992’de kurulmuştur. Merkez, yetiştirilen kedilerin yanında Van dışındaki aileler tarafından beslenen kedilerin takibini de yapmaktadır. Ayrıca, popülâsyonu artırmak amacıyla Ankara Orman Çiftliğinde Van Kedisi Evi projesi hayata geçirilmiştir. Van kedisi sahibi olmak isteyenler, Van Kedisi Araştırma Merkeziyle temasa geçebilir. Van Kedisi, Van’ın tescilli bir markasıdır. Van Kedisi’nin Van’a ait bir değer olduğu resmi olarak 22.04.2006 tarihinde tescil edilmiştir.

VAN KİLİMLERİ

Türk el sanatları Anadolu’nun her köşesinde birbirinden farklı teknik ve güzelliklerde meydana getirilmekte, bu Van ve yöresinde de kendini göstermektedir. Yörede el sanatlarının bu kadar canlı olmasının sebebi; bölgenin İran ve Doğu Türkistan yol kavşağı üzerinde bulunmasıdır.
       Van ve çevresinde çeşitli el tezgâhlarında son derece güzel kilimler dokunmaktadır. Bunlar gerek çevrede gerek diğer büyük illerde pazar bulmakta, ayrıca yabancı turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Van kilimleri yarım asır öncesine kadar yer tezgâhlarında çift kanat (şak) şeklinde, büyük boyutlu dokunmaktayken, günümüzde dokunanlar dikey tezgâhlarda ve daha küçük ebatlarda dokunmaktadır. Dokumada geleneksel aletler kullanılmakta ve malzeme olarak bazen yün ipliğin bazen de fabrika iplerinin kullanıldığı görülmektedir. Van’da dokunan kilimlerde genel olarak kırmızı, siyah, natürel kahverengi, lacivert ve natürel beyaz olarak adlandırılan kirli Van beyazı renkleri görülür ki bunun sebebi kış mevsiminin oldukça uzun olmasıyla oluşabilecek kirlenmeyi saklayabilmektir. Van’da dokunan kilimlerin en önemli özelliği kadınların duygularını yansıtmak için kilimleri bir araç olarak kullanmalarıdır.
       Van Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü bünyesinde Van Küçük El Sanatlarını Geliştirme ve Araştırma Okulu açarak buraya öğrenci almakta, ayrıca atölyeler açarak eli kilim dokumaya yatkın, bu işi seven, çalışmaya ihtiyacı olan kişileri bu atölyelere yerleştirilmiştir. Van Yün İplik Fabrikası’nı da Özel İdare bünyesine alan bir kurumu da çalıştırmaya başlamış, kilim
ve halı üretmede kullanılacak ipleri buradan elde ederek kara geçmiştir. Bu şekilde Van’da yaşayanlara da iş kapısı açılmıştır. F.1.1. Van Yöresinde Dokunan Kilimlerin Teknik Özellikleri


       Dokuma yapımında genel olarak özellikle geçimini hayvancılıkla sağlayan toplumlarda koyunyünü tercih edilmektedir. Koyunyününün yanı sıra keçi kılı, deve kılı ya da pamuğun tercih edildiği de görülür ki bunlar koyunyünü kadar dayanıklı değildir.
       Van ve çevresinde yapılan kilimlerde çözgü ve atkı ipi olarak orta kalınlıkta, bükümlü iplerin tercih edildiği görülmektedir. Böylece kilimlere farklı bir görünüm kazandırılmaktadır.
       Van kilimleri, ilikli dokuma tekniğiyle meydana getirilmektedir. İlikli dokuma tekniğinde; çözgülerin arasına bir alttan ve bir üstten, çözgüleri örtecek şekilde yerleştirilen değişik renkteki atkılar, kendi motif sınırından geri dönmektedir. İlikli dokuma tekniğiyle meydana getirilmiş olan bu kilimlerin tezgâhları geniş olmaz. Bunun sebepleri; yer yokluğu ya da göçebe hayat sürenlerin tezgâhları rahat taşıyabilmeleridir. Ayrıca geçmişte meydana getirilen Van kilimleri büyük tasarlandığından düzgün dokunmaları da zor olmaktadır. Bu kilimler geniş olmayan tezgâhlarda tek kanat şeklinde dokunduktan sonra ortadan dikilerek birleştirilmektedir.
       Van kilimlerinin saçak örmeleri genel olarak saç örgüsü şeklinde olmaktadır. Üçlü, dörtlü, beşli düz örgü şeklinde olanları da mevcuttur.
       Kilimlerin bazılarında arka yüzdeki atkı iplerinin serbest bırakıldığı görülmektedir ki; bu ev halkını oluşabilecek kirlenmeden koruma amacıyla yapılmaktadır. Bu uygulama Türkmen ve Yörük kilimlerinde de görülmektedir.
       “Standart olmamakla birlikte yöre kilimlerinde 10 cm2.de 40 çözgü ipi, 230 motif atkısı bulunmakta, ilik boyları oldukça kısa tutulmaktadır.”
       Göze çarpan bir başka özellik ise; bezemede genel olarak geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Her bir bezeme ayrı bir kare içerisine alınmış ve bu bezemede ikinci bir motifle dolgulanmıştır.
       İlk bakışta bir bütün halinde tasarlanmış olduğu sanılan kilimler aslında yatay ve dikey sütunlara bölünmüş parçalar halinde tasarlanmaktadır. Bu şekilde tasarlanmış olsalar da kilimlere genel bir simetri hâkimdir.
       Van kilimlerinde yer alan bezemeler oldukça geniş ve büyüktür. Bunun sebebi ise kilim ebatlarının büyük olmasıdır.
       Kilimlerde tek bordürün olduğu görülmektedir. Ancak bazı kilimlerde birden fazla bordürde kullanılmaktadır. Bordürlerde kilim zemininde kullanılan bezemelerden farklı bezemelerin yer aldığı görülse de bunlar kilimin bütünlüğünü bozmamaktadır. Van kilimlerinde boş bir alan bulmak neredeyse imkânsızdır. Tüm yüzey bezemelerle doldurulmaktadır. Bu da Van kilimlerinin önemli bir özelliğidir.
       Van Kilimlerinde Kullanılan Renkler: Van kilimlerinde dört temel ana renk vardır. Bunlar; siyah, beyaz, kırmızı ve laciverttir.
       Beyaz renk natüreldir. Siyah renk tal adı verilen bir bitkiden ve ceviz kabuğundan bazen doğal, bazen sentetik olarak elde edilmektedir. Bunun yanı sıra kırmızı runas bitkisinden elde edilmektedir. Kırmızının elde edilebilmesi için runas bitkisinin yeşermeden önce toplanması gerekmektedir. Aksi halde kırmızı elde edilemez. Lacivert ise indigodan elde edilmektedir. Çok iyi bir şekilde lacivert renk elde edilmek istenirse buna bir miktar da amonyak katılmaktadır.
       Zaman geçtikçe kilime daha güzel bir görüntü kazandırılmak istenmiş böylece sarı ve yeşil renkleri ortaya çıkmıştır.
       Sarı renk helizden elde edilmektedir. Heliz suda kaynatılıp bir saat sonra yün bu suyun içine konulur. Daha sonra yün tezek külünde bekletilir ve böylece sapsarı bir renk elde edilir. Tek başına sabit, sade bir renktir.
       Sarı rengin indigoya katılmasıyla yeşil renk elde edilmektedir. Eğer açık mavi renk elde edilmek istenirse yün suyun içinde 4 saat yerine 3 saat bekletilmektedir. Açık mavinin yöredeki adı tebesidir. Tebesiye gök mavisi de denmektedir.
      Turuncu renk ise, ağaçlardaki böceklerin kuyruk yağı ile dövülüp yün ipliklerinin, elde edilen sıvıda kaynatılması ile elde edilir.
      “Yün ipliklerin boyaması, çeşitli bitkilerin yaprak, meyve, kabuk ve köklerinden elde edilen tabii (doğal) boyalarla sağlandığı gibi sentetik boyaların tabii boyalarla karışımı şeklinde de olabilmektedir.” Ancak günümüzde Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi iplerin tabii boyalarla boyanması yörede neredeyse terk edilmiş, dokuyucular ticari amaçlar doğrultusunda daha kolay ve zahmetsiz olan anilin (kimyasal) boyalara yönelmişlerdir.


İNCİ KEFALİ

Uçan Balık İnci Kefali, Van Denizi’nin tuzlu-sodalı sularında yaşayabilen tek canlı türüdür. Adında kefal bulunmasına rağmen, sazangillerin bir üyesidir. Dünyada sadece bu kapalı havzada bulunmaktadır. 20 cm boya ve 80-90 gram ağırlığa sahiptir. Torpil görünümünde vücudu parlak gümüş renkli pullarla kaplıdır. Kış aylarında gölün 75 m derinliklerine kadar inebilirken, yaz aylarında 10-15 m derinliklerde beslenmeyi tercih eder. Eşsiz Bir Yaşam Döngüsü Uçan Balık İnci Kefali, her yıl büyük sürüler halinde göç eder. Çünkü Van Denizi’nin tuzlu-sodalı suları üremesine imkân vermez. Akarsuların sıcaklıkları 13 dereceyi bulduğu zaman balık derelere girer ve yumurtasını bıraktıktan sonra tekrar göle döner. Bu eşsiz yaşam döngüsü her yıl Nisan’da başlayıp Temmuz’a kadar devam eder. İncili Kefali bu yolculukta akarsuya karşı büyük bir mücadele verir. Şelaleri uçarak aşar. Yurtiçi ve yurtdışından binlerce insan bu büyülü yolculuğa tanıklık etmek için Van’a akın etmektedir. Geleceği Güvence Altında İnci Kefali’nin göç mevsimi, aynı zamanda balıkların avlanma karşısındaki en çaresiz zamanlarıdır. Nehirlerin sığ sularına yığılan balık sürülerinin kolay avlanabilirliği, kaçak avcılara cazip gelmektedir. Kaçak avlanmayla mücadele kapsamında balıkların üremek için çıktıkları göç yolculuğunda 75 günlük avlanma yasağı sıkı bir şekilde denetlenmekedir. Alınan tedbirlerle kıyı çevresinde bilinçli balıkçılık yapılması sağlanmıştır. İnci Kefali’nin geleceği güvence altındadır. Geleneksel hale gelen Uçan Balık Festivali her yıl Haziranın ilk haftasında Erciş İlçesindeki Deliçay suyu kenarında bir karnaval havasında kutlanmaktadır. Kalori Deposu İnci Kefali’nin eti beyaz ve lezzetlidir. Diğer balıklarda ortalama 15-20 olan kalori miktarı İnci Kefalinde 28 ila 45 kaloriye kadar çıkmaktadır. Az kılçıklıdır. Kurutulmuş olarak tandırda ve yağda pişirilmiş havyarı başta olmak üzere yöre halkı tarafından pek çok şekilde tüketilmektedir. Uçan Balık İnci Kefali, Van’ın doğal, kültürel ve ekonomik değerlerinden biridir. Yöre halkından binlerce insan, geçimini İnci Kefali avcılığıyla sağlamaktadır.

VAN GÖLÜ (DENİZ'İ)

Van Gölü veya yöresel adıyla Van Denizi, Tatvan ilçesi sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan kraterde biriken suların oluşturduğu varsayılan volkanik bir göldür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün yüzölçümü 3.713 km²’dir. Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH’sı ise 9.8 dir. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir. Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir ve 1990 yılında Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişlerdir.
       Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür ayrıca Türkiye’de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefalı, (Chalcalburnus tarichi) yaşamaktadır. Göl etrafı karadan 430 km.dir. Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran’a bağlanan demir yolu 1970 lerde yapılmıştır.
    Tarihçe

     Eski Yunan coğrafyacıları tarafından Thospitis Lacus ya da Arsissa Lacus olarak anılan Van Gölü’nün modern zamanlardaki ismi, sınırlarına dahil olduğu Van ilinden gelmektedir. Urartu Krallığının başkenti, İ.Ö. 10. ve 8. yüzyıllar arasında, gölün doğu kıyılarında kurulmuştur. Van Gölü sahilleri boyunca ve pekçok adalarında Ermeni Klisesi ve manastır kalıntıları bulunabilir. En iyi korunanı onuncu yüzyıldaki Kutsal Haç Klisesidir. Akdamar Adası ‘ ında yer alır. Kral Gagik Artzruni tarafından 915 ve 921 yılları arasında inşa edilmiştir. Dış duvarlardaki rölyefler kutsal kitaba ait Adam and Eve (Adem ve Havva), Jonah and the whale (Yunus ve Balina), David Davud ve Goliath (Golyat) gibi hikâyeler sunar. Diğer önemli tarihsel anıt gölün goğu kıyısındaki Van Kalesi dir. Modern Van şehri bu kalenin doğusunda yer alır. Yüz ölçümü3.713 km2’dir. Denizden yüksekliği 1.646m derinliği ise 457m ‘yi aşmaktadır. Gölün doğusunda Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları bulunmaktadır. Bu adalar turistlik özelliğe sahiptir. Sit alanı olarak ilan edilmiştir. Suyu sodalı ve tuzludur. Aynı zamanda dünyanın en çok soda içeren gölüdür. Van gölü kıyısındaki iklim diğer yerlere göre daha yumuşaktır.

FLAMİNGOLAR

 1-2 m uzunluğunda, tüyleri beyaz ve pembe, kanat uçları siyahtır. Güney Avrupa, Afrika, Asya ve Amerika’da yaşar. Uzun bacaklı ve perdeli ayaklı bir kuştur. Gagası besinlerini seçmeye uygun bir biçim almıştır. 
        Alt gaga geniş, üst gaga ise kapak biçimli ve ortadan kıvrık olup beslenme sırasında bir tulumba gibi çalışarak, gaganın içine çekilen su ve çamurdaki küçük hayvan ve bitkiler, özel gaga içi yapışınca ayıklanarak alınır. Gaga içinde her cm’de sayısı 15 kadar olan çok ince kemiksi plaklar bulunur. Uzun bacakları ve uzun boynu yardımıyla 1 m’ye kadar olan derinliklerde avlanabilir. 
        Daha çok acı ve tuzlu sularda yaşar, yuvalarını çamurdan kesik bir koni biçiminde yaparlar. Her yuvaya genellikle bir yumurta bırakılır. Dişi ve erkek flamankuşu 28-32 gün süren kuluçkaya sırayla yatarlar. 
       Yavrular yumurtadan çıktıktan 3-4 gün sonra yuvadan ayrılacak gücü kazanırlar. 3 hafta içinde de kendi kendilerine beslenecek kadar gelişirler. Üreme için ıssız bir bölgede sayıları iki milyonu bulacak sürüler halinde toplanırlar.
       Türkiye’de yaklaşık 450 kuş türün 213’ü bu havzada bulunuyor. Bu kuşlardan biri de flamingodur. Van Gölü Havzasının kuş göç yolu üzerinde bulunması, Erçek Gölünü de ornitolojik açıdan oldukça önemli kılmaktadır. Her yıl düzenli olarak Nisan ayında alana gelip Kasıma kadar kalan ve burada beslenen flamingoların sayısı bazı yıllarda 10.000'e ulaşmaktadır. Nesli tehlike altında olan Dikkuyruk (Oxyura leucocephala)'un önemli üreme alanlarından 2 si Erçek Gölünde bulunmaktadır.
        Alandaki kuş türlerine bakıldığında çoğunun Merkez av komisyon kararına göre avı yasak türler olduğu ve koruma altında alınan türler olduğu görülmektedir. Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yılın tüm zamanları ava kapatılan Erçek Gölü ciddi bir tehlikeden kurtulmuştur. Kuşlar Erçek Gölünü, beslenme ve üreme amaçlı kullanmaktadır. Kuşların yoğun alarak beslendiği ve hassas türlerin üreme alanları koordinat olarak belirtilmiş ve bu alanlar mutlak koruma bölgesi olarak önerilmiştir. Bu alanların sadece bazı türler için değil alandaki bütün fauna bileşenleri açısından rolü büyüktür. Bu alanların korunması ve sürdürülebilirliği canlıların yaşamı için olmazsa olmazdır. 
      Her yıl Van Valiliğince Ekim ayının ortalarında düzenlenen 'Doğunun Kanatları Erçek Gölü Flamingo Festivali' renkli görüntülere sahne oluyor."Doğunun Kanatları, Erçek Gölü Flamingo Festivali", flamingoların en yoğun görüldüğü İpekyolu İlçesine bağlı Karagündüz Mahallesinde yapılıyor.

TERS LALE

Hüznün Sembolü Bilinen en eski süs bitkisi olan Ters Lale, soğanlı bitkiler familyasındandır.Birçok din ve kültür için hüznün sembolü kabul edilmiş, efsanelere konu olmuştur. 19. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı topraklarına has bir çiçek olarak kalmıştır. Ters lale, Anadolu coğrafyasına ait endemik bir türdür. Efsanelerde Ters Lale Hristiyan rivayetlerine göre; Hz.İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde Ters Lale yetişmeye başlamıştır. Müslüman söylencelerine göre; Hz. Hasan ve Hüseyin’in Kerbela’da katledilişlerinden dolayı ve başka bir efsaneye göre ise Ferhat’la Şirin adlı aşık bir çiftinm birbirlerine kavuşamaması nedeniyle Ters Lale’nin boynu bükük, rengi kırmızıdır. Ters Lale, Anadolu topraklarının gördüğü büyük acıları efsaneleriyle özetlemektedir.
Osmanlı döneminde, Lale, Sümbül ve Nergis kadar popüler olmuştur.20. yüzyıl başlarında yapılan araştırmalar ve ilerleyen bitki yetiştiriciliği sonucu türleri çoğalmıştır. Bugün Ters Lalenin dünya üzerinde bilinen 165 türü ve tür alt kategorisi bulunmaktadır. Nazlı Çiçek Ters Lale Nasıl Yetişir? Üretim alanı 1000 – 3000 metre yükseklikte olmalıdır. Ancak düşük rakımlı alanlarda da sıcaklık kontrolü sağlanabildiği sürece üretim Yapılabilir. Toprağı bol güneş görmelidir ve su tutmamalıdır. Bunun için yüksekten akışı sağlayan meyilli arazi gerekir. Ters Lale, humuslu ve kumlu toprakları severler.

VAN'DA SU SPORLARI

Temel sporlardan biri olarak ele alınan yüzme sporu en kolay uygulanabilecek bir spor dalıdır Gelişen yaşam koşulları yürüyüş yapacak ortamlar bulmanın kolaylığı kadar yaz ve kış yüzme olanağı bulunabilen havuzlar ortaya çıkarmıştır Belli bir düzende spor yapmak isteyenlerin yüzme sporuna daha rahat zaman ayırmaları kolaylaşmıştır Yüzme sporu ile uğraşanların spor ilk başladıkları günden itibaren fiziksel gelişimleri önemli farklılıklar gösterecektir Bu gelişmeler onun tüm yaşantısına etki edecek gelişmelerdir.KANO
Kayıkla ilgili sporların en eskisi olan kanonun geçmişi, tarih öncesi çağlara kadar inmektedir. İlk çağlarda, ağaç kütüklerinin oyulması ile elde edilen tekneler, daha sonra Kızılderililer tarafından kayın kabuklarından yapılmaya başlandı. Kızılderililerin hızlı ve çalkantılı sularda kullanmış oldukları bu tekneler, zaman içinde gelişerek kano sporunun aracı oldu.
Performans küreği de denilebileceği gibi yarışma küreği Dünya’da ve Türkiye’de en çok uygulanan çeşittir. Sporcular sene boyunca teknik ve kondisyon antrenmanları ile yarışlara hazırlanarak performanslarını geliştirir ve rakip sporcularla yarışırlar. Bu branşta kullanılan tekneler ve kürekler oldukça sağlam ve hafif malzemelerden üretilir.
İnsanoğlunun suyun kaldırma kuvvetinden istifade ederek kullandığı teknelere rüzgarın enerjisini de eklemesiyle oluşan ve önceleri bir ulaşım biçimiyken sonra doğayla mücadelenin ağır bastığı bir faaliyet halene gelen spor dalı. Özellikle açık denizlere kıyısı olan ülkelerin benimsediği yelkenli tekneler, ulaşım ve savaş amaçlarıyla da kullanıldı. Yelkenli bir spor dalı olarak benimseyen ilk ülke İngiltere’dir. 1693 yılında Seamark Cub adında bir kulübün kurulmasından sonra yelken sporu dünyanın diğer ülkelerine de yayıldı.
Eğer en az 14 yaşında ve sağlıklı bir kişi iseniz dalışa isterseniz hemen başlayabilirsiniz. Bu şartları sağlıyorsanız öncelikli olarak Türkiye Sualtı Federasyonunun onay verdiği bir Yetkili Dalış Merkezi’ ne gidip başvuruda bulunmanız ve sağlığınız açısından bir sorununuz’un olmadığını ve başınıza gelebilecek hertürlü sağlık sorunlarını bu nedenle önceden kabul ettiğinizi belirten bir belgeyi imzalamak olacaktır. Ayrıca dalış sporuna başlayabilmeniz için çok iyi bir yüzücü olmanız gerekmez, su üzerinde durmayı bilmeniz yeterlidir.

EREK DAĞI

 Bahar aylarının gelmesi ve çevredeki karların hızla erimesi üzerine Patika Doğa Sporları Kulübünün üyeleri, Van şehir merkezine 10 kilometre uzaklıkta bulunan 3 bin 250 rakımlı Erek Dağı'na yönelmeye başlarlar. Kulüp Başkan Yardımcısı ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü Öğretim Görevlisi Mustafa Bingöl ile 2 dağcı arkadaşı, kar kalınlığının yer yer 2 metreyi bulduğu 3 bin 250 rakımlı dağa, zorlu bir tırmanış yaptı. Haziran ayı ortalarına kadar karın eksik olmadığı dağın 2 bin 500 metresindeki mağaralarda oluşan dev buz sarkıtları ise gizli bir cenneti andırıyor. Öğretim Görevlisi Bingöl, Van'ın sahip olduğu bu güzelliklere dikkat çekmek istediklerini anlattı.Mağaranın içinde ve dışında oluşan ve her biri 15- 20 metreyi bulan buz sarkıtlarına tırmanış yapan dağcılar, bölgeyi herkesin görmesini istediklerini söyledi. Mustafa Bingöl, yılın bu mevsiminde buzula tırmanmanın son derece keyifli olduğunu belirterek, “Erek Dağı kış ve yaz tırmanışı için son derece uygun bir dağ. Kente sade 10 kilometre uzaklıkta olduğu için ulaşımı da son derece kolay. Bizde burada buzul tırmanışı gerçekleştirdik. Yılın bu mevsiminde bu tırmanışı yapmak gerçekten çok nadir görülecek bir doğa olayı. Hava sıcaklığı şu anda 14 derece ama biz buzullara tırmanıyoruz. Ben buradan tüm doğaseverleri Erek Dağı'na bu güzel manzarayı görmeye çağırıyorum" dedi.

VAN LALESİ

Van'da önceki yıllarda ilkbahar mevsiminde bütün evlerin bahçesinde aç an ancak beton yapılaşmayla birlikte yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan "Van Lalesi", günümüzde sadece Cumhuriyet Mahallesi'nde bir vatandaşa ait evin bahçesinde yetişiyor.  30 yıl öncesine kadar Van'daki bir çok bahçede olan Van Lalesi beton yapılaşmayla bahçelerin yok olduğunu dolayısıyla lalenin de neslinin tükenme tehlikesi altına girmiştir. DOĞADA YETİŞMİYOR
       Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Gevaş Meslek Yüksek Okulu Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şevket Alp ise, Van Lalesi'nin sadece Van'da bulunduğunu, eski bir lale çeşidi olduğunu ve doğada yetişmediğini söyledi. "Yapılaşmayla birlikte bahçeli eski evler de yok oluyor. Tabi haliyle bu nadide bitkide yok olmaya doğru gidiyor. Bu lale, Van'a özgü endemik bir tür. Buna mutlaka sahip çıkılması lazım. 

ARTOS DAĞI

Yüce Bir Dağ Artos Dağı, Güneydoğu Torosların devamıdır. Görünümünden dolayı Çadır Dağı olarak da bilinir. Kavuş Şahap dağlarının 3700 m’lik önemli bir yükseltisini oluşturur. Van Denizi’nin oluşturduğu mikroklima nedeniyle dağın güney yüzü ile kuzey yüzü arasında iklim yönünden önemli farklılıklar vardır. Artos Dağı sert ve soğuk rüzgârlara karşı havzanın iklimini yumuşatır. Önemli Miktarda kükürt madeni de bulunan dağ, rüzgârdan enerji üretimine de uygundur. Kelebek Kanatlarında Bir Dağ Artos Dağı, özellikle kelebek popülâsyonu açısından dünyanın sayılı Coğrafyalarından biridir. Yaklaşık 200 tür kelebeğe ev sahipliği yapmaktadır. Her yıl dünyanın dört bir Köşesinden doğaseverlerin, botanikçilerin akınına uğramaktadır. Doğa Sporları Volkanik ve sıradağ özelliğiyle, fauna ve florasıyla bilim adamları tarafından çok değerli bulunmaktadır. Dünya üzerinde Artos’a eşdeğer özellikler gösteren tek dağ Yeni Zelanda’dadır. Zirvesi ve tabanı arasındaki
1800 metrelik irtifasıyla dağ kayakçılığı ve dağcılık sporları için son derece elverişlidir. Hem trekking sporu hem de ekolojik turizm açısından dünyanın önde gelen dağları arasında yer almaktadır. Artos Dağı, Akdamar Adası’nın tam karşısında bütün ihtişamıyla yükselir. Doğaseverler ve fotoğraf tutkunlarına eşsiz manzaralar vaat etmektedir.

YAMAÇ PARAŞÜTÜ

Atatürkün eseri olan THK’nun ilkeleri ve bu tüzükte belirtilen amaçlar doğrultusunda değerbilir Türk milleti ve geleceği göklerde arayan ve havacılığa gönül veren Türk gençliğine hizmet etmeye devam edecek ve onların desteği ile devamlı yükselen bir kurumdur. Bu amaçla; Yamaçparaşüt sporu dünyada olduğu gibi ülkemizde’de çok yaygın bir şekilde yapılmaktadır. İlimizde yaklaşık 10 yıldır yamaç paraşüt uçuşları yapılmaktadır.
       Şu anda ilimizde 10 sertifikalı yamaç paraşüt pilotu mevcuttur. Pilotlarımız Van’da düzenlenen şenliklerde ve festivallerde uçuş gösterileri yapmaktadır. Gevaş Abalı, Erek Dağı Dağönü köyü Gören Dağı başta olmak üzere ilimizin 150 metreden yüksek olan ve rüzgârı karşıdan alan bütün yamaç, tepe ve dağlarında yamaçparaşüt uçuşları yapılmaktadır. Yaz kış yapılan bu spor yağış ve sert rüzgâr olmadığı sürece uçuşlar gerçekleştirilebilmektedir. İlimizde yapılan Gevaş artos dağı tırmanış festivaline il dışından gelerek katılan yamaçparaşüt pilotları artos dağında yapılan yamaçparaşüt uçuşlarını ve dağın göle bakan manzarasına hayran kaldıklarını belirtiler. ilimizde her yıl ortalama 75-100 sorti yamaç paraşüt uçuşu yapılıyor.

RAFTİNG

Türkiye'nin saklı bahçesi Van, rafting tutkunlarının buluşma merkezi. Bahçesaray ilçesi, Türkiye'nin dört bir yanından olduğu gibi uzak diyarlardan, Çin'den gelen misafirlerini de ağırlıyor. Bahçesaray'da rafting , 9 sene önce kaymakamlığın girişimleriyle başlatıldı ve kısa sürede adını macera tutkunları arasında duyurmayı başardı. Her geçen sene daha fazla ilgiyle karşılaşan rafting sayesinde Van'dan, uluslararası camiada daha fazla bahsedilecek gibi görünüyor.   Van’ın Çatak ilçesinden geçen Botan Çayı, çözüm süreciyle birlikte rafting severlerin akınına uğruyor. Çatak Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından başlatılan kurslar her yaştan vatandaş için ilgi odağı olurken, çözüm süreciyle birlikte Botan Çayı’nın azgın sularında rafting öğrenmeye çalışan Çataklılar, aynı zamanda şampiyonalara da hazırlanıyor. Çatak dereleri ve Botan Çayı’nın rafting için çok elverişlidir.  Hemen her gün Botan Çayı’nda rafting yapanları görebilirsiniz. Çatak Türkiye'nin her yerinden raftinge gönül verenleri bekliyor. Gelen herkese de kapımız açık deniliyor. Malzeme ve barınma imkanlarını da ücretsiz karşılayacağız" diyorlar.

SAVAT

Savat’ın Altın Devri Arapça “kara” anlamına gelen “esvad” sözcüğünden gelen savat, gümüş üzerine sürülen siyah renkli savat çamuru ile yapılan bir el sanatıdır. Anayurdu Kafkasya bölgesi, Dağıstan olan savatçılık, Osmanlı döneminde altın devrini yaşamıştır. Gümüş’teki İnce İşçilik Savat’ın siyah rengi, kurşun, gümüş, bakır, kükürt karışımından elde edilir. Savat’ın üstüne uygulanacağı gümüş eritilir, tel ya da plaka haline getirilir. Gümüş eşyaya, kakma usulü ile desen oluşturulur. Savat çamuru, 750 derece ateşte eritilir. Hazırlanan savat çamuru, gümüş satıh üzerine sürülür. Daha sonra eşya, tesviye edilip cilalalanarak insanların beğenisine sunulur. Savat işçiliğinin belli başlı 2 türü vardır: Ekme Savat ve Sürme Savat. Ekme Savat Gümüş eşyaların yüzeylerinde yapılan desen, motif, yazı ve resimle kuru olarak sıvanarak yapılan savat işine “Ekme Savat” denir. Sürme Savat Savat tozunu boraksla karıştırıp macun haline getirdikten sonra uygulanan savat işine “Sürme Savat” denilmektedir. En Güzel Hediye Van’da tütün tabakaları, ağızlıklar savatlı gümüş işlemelidir. Kadınların kullandıkları gümüş takılarda da altın kaplama ve savat kullanılır. Savatlı muskalıklar, hamayiller, gerdanlıklar, saç tokaları, saç bağları, tepelikler, bilezikler, yüzükler ve kemerler; Van’a gelen ziyaretçilerin en beğendikleri hediyelik eşyalar arasındadır. El Emeği, Göz Nuru 750 derece ateşte pişirilerek gümüşe işlenen Savat; el emeği, göz nuru bir mesleğin sabır ve estetikle buluşması, ateşte olgunlaşmasıdır.

ABALI KAYAK MERKEZİ

Gevaş’ta Kayak Keyfi Kışların çok uzun ve karlı geçtiği Van’a bağlı Gevaş ilçesinde faaliyete başlayan Abalı Kayak Merkezi sadece kayak turizminin değil, profesyonel kayak sporunun da Türkiye’dekiÖnemli adreslerinden biridir. Abalı Kayak merkezi pist eğimi, kar kalınlığı, kar kalitesi ve pist uzunluğu İle dünyanın sayılı kayak merkezlerinden biri olmaya adaydır. Uluslararası Kalitede Tesisler Abalı kayak merkezine yapılmakta olan ikinci etap çalışmaları sonucunda dünya standartlarına sahip bir kayak merkezi tamamlanma aşamasındadır. Bin iki yüz metrelik telesiyej hattının yapımının tamamlandığı merkezde şimdide beş bin metrelik telesiyej hattının inşasına başlanmıştır. Yapılan devasa yatırımlarla Abalı Kayak Merkezi uluslar arası organizayonların yapılabileceği standartlara hazır hale getirilmiştir. Van Denizi Manzaralı Kayak Abalı kayak merkezi, beyazın eşliğinde turkuaz bir manzarayı kayak severlere sunuyor. Artos dağından başlayan kayak parkurunda ilerlerken, Van denizinin nefes kesici manzarası ile karşılaşıyorsunuz.

KANİSPİ ÇAĞLAYANI

Van iline 75 km, Çatak İlçe merkezine 5 km uzaklıkta olup , Van Çatak yolu üzerinde yer almaktadır. Bu şelale Nisan ayı sonunda çok gür bir şekilde akmaya başlar ve ağustos ayı ortalarında azalmaya başlar ve en son Eylül ayı başında tamamen biter. Çok güzel bir mesire yeri olup yaz aylarında sıkça ziyaretçi akınına uğramaktadır. Hemen yanında Alabalık tesisleri kurulmuş olup istendiği dakikada canlı alabalık almak mümkündür.Akarken, oluşturduğu sütbeyazı renginden dolayı beyaz şelale anlamına gelen Kanispi ismi verilen su kaynağı, ağustos ayı ortalarından itibaren başlayan azalmanın ardından tamamen kuruyor.  Aynı zamanda çok güzel bir mesire yeri olarakda kullanılan  ve yaz aylarında sıkça ziyaretçilerin akın ettiği Kanispi, akmaya başladığı dönemlerde muhteşem bir görüntü oluşturuyor.

1 Ocak 2020 Çarşamba

UŞKUN


 Bahar aylarında yetişen, rakım farkına göre olgunlaşan uşkun (dağ muzu), besin değeri çok yüksek olan ve bazı hastalıklara da iyi geldiği yöre halkı tarafından belirtilen mayhoş bir bitkidir. Uşkun kaya diplerinde, taşların arasında yetişmektedir. Bölgemizde ve yakın coğrafyasında yabani olarak yetişen uşkun çeşitli isimlerle anılmaktadır. Işkın, uşkun, uçkun ve yerel dilde de revas olarak adlandırılmaktadır.  Nisan yağmurlarının bereketiyle kocaman yaprakları arasında bitki veren uşkun, gövde kısmı taze iken dış kabuğu muz gibi soyularak iç kısmı yenilmektedir. Bahar aylarında çok yaygın bir şekilde tüketilmektedir. Uşkun C vitamini ve mineral bakımından oldukça zengin bir bitkidir. Fazla tüketilmesi halinde dahi şişkinlik hariç herhangi bir yan etkisi görülmemektedir. Bu açıdan halkımız tarafından şifalı bitki olarak bilinmektedir. Kökü ve sürgünlerinin beslenmede önemli yer tuttuğu, mide ve böbrek rahatsızlıklarına iyi geldiği ve özellikle sindirimi kolaylaştırıcı olduğu bilinmektedir. Yöre halkı tarafından sürgünleri kaynatılarak suyu kan şekerini düşürmek maksadıyla içilmektedir. Ayrıca iştah açtığı, vücudu kuvvetlendirdiği ve direnç kazandırdığı söylenilmektedir. 

       Damak tadı ekşimsi olan, bin bir çeşit bitkiyle beraber kocaman yaprakları arasında yetişen uşkunun erozyonu önleyen özelliği de bulunmaktadır. Bu sebeple; bilimsel olarak araştırılması, mineral değerinin tespit edilmesi, mutlaka gelecek nesillere ulaştırması gerektiğini düşünmekteyiz. Uşkun aynı zamanda yöre halkının bir kısmı için geçim kaynağıdır. Ortalama 2,5-3 ay kadar varlığını devam ettiren uşkun mevsiminde çok rağbet görmekte olup destesi 1-5 arası TL’ ye satılmaktadır.  Uşkun bitkisinin mutlaka koruma altına alınması ve bahçe ziraatına kazandırılması hususunda mutlaka teşvik edilmeledir. Uşkunun tanıtımını iyi yaparak, koruyarak ve çoğaltarak hem halkımızın işsizliğine mevsimsel bir çözüm ve gelir kaynağı oluşturmayı, hem de yurdumuzun diğer yörelerine ve yurt dışına ihraç ederek ülke ekonomisine de katkıda bulunmayı sağlayabiliriz.